Haberi, Makalesi,Konuları, Güncel Haber, Güncel Blog

Hz FATIMA’NIN – AĞLATAN VASİYETİ

Hz FATIMA’NIN – AĞLATAN VASİYETİ

Peygamberimiz’in (sav) vefatından sonra, Hz. Fatıma, ahiret hazırlığını daha ciddi bir şekilde yapmaya başlamıştı. O her haliyle “yolcu” olduğunu belli ediyor ve hazırlığını ebedî âleme göre yapıyordu.

Peygamber Efendimiz’in (sav) vefatının üzerinden altı ay geçmişti ki Hz. Fatıma (ra) validemiz hastalandı. Halife Hz. Ebû Bekir’in (ra) hanımı, büyük sahabe Hz. Esmâ (ra) ziyaretine gelmişti. Konuşurlarken Hz. Fâtıma annemiz günlerdir kalbini huzursuz eden bir hususu açmak istedi.

Hz. Esmâ; “Ya Fâtıma, seni üzen şey nedir, söyle de Ebû Bekir’i haberdar edeyim, bir çare bulsun.” dedi. O iffet ve fazilet timsali, o hayâ örneği, o nezahet membaı Hz. Fatıma’nın (ra) son demlerinde kalbini dilhûn eden şey elbette mühimdi. Bakınız o peygamber neslinin son çiçeği ne istiyordu: “Ya Esma, beni günlerdir düşündüren şey, vefatımdan sonra üzerine konarak götürüleceğim tabutun şeklidir. Çünkü bu tabutlar dümdüz tahtadan ibarettir. Bu tabuta konan cesede, bir kilim örtülmekte ise de, cesede yapışan örtü mevtanın vücudunu belli ediyor. Bakanlar cesedin iriliğini, ufaklığını anlıyorlar. Benim cesedimin de namahreme böyle görülmesini istemiyorum. Kalbimi huzursuz eden, şimdiden üzüntüsünü çektiğim şey budur.”

Hz. Fatıma (ra) validemizdeki hassasiyete bakınız ki, vefatından sonraki durumu düşünmektedir. Zaten kefenlenmesine, kefenin üzerine kilim örtülmesine rağmen, o vücudunun ana yapısının belli olmasından rahatsızlık duymaktadır. Hz. Esma (ra), Hz. Fâtıma’nın bu problemine şu çözümü getirmişti:

“Yâ Fâtıma, biz Habeşistan’a hicret ettiğimizde, onların cenazelerini taşıdıkları tabutları gördüm. Dümdüz tahtaların üzerine çatı yapıp, bu çatının üzerine de hasır örtüyorlar ve böylece tabutun içinde bulunan cesedi başkaları görmüyor.” Hz. Esma, böyle dedikten sonra, eline aldığı ince hurma dallarının iki ucunu yere saplayıp, ortasını yukarı doğru kamburlaştırarak, “İşte böyle yapıyorlar.” diye tabutun şeklini de gösterdi.

Hz. Fâtıma sevinmişti. Şöyle dedi: “Bunu çok beğendim, vasiyet ediyorum, beni taşıyacağınız tabutu böyle yapın ve kefene sarılı cesedimi, bakanların nazarından gizli tutun. Hz. Esma’ya (ra) su kaynatmasını ister ve gusül abdesti alır. Temiz kıyafetlerini giyer ve yatağını odanın tam ortasına yaptırır.

Hz. Esma’ya sessizce; “Ben şimdi öleceğim, beni hiç kimse açmasın ve gasil etmesin. Vasiyetimdir beni kabre gece yerleştirin.” der. Çocuklarını yanına ister ve onlara “Sizleri şerefli bir babaya teslim ediyorum.” der. Yaşları küçüktür, çocukları ne olduğunu anlayamazlar, onları odadan çıkarttırır. Sağ tarafı üzerine yan bir şekilde elini yüzünün altına koyar.

Hz. Esma O’nun dinlendiğini zanneder. Biraz sonra Hz. Fatıma (ra) annemize seslenir ama cevap yoktur. Yanına gelir ve Resulûllah’ın (sav) vefatından sonra ilk defa bu mübarek yüzde hafif bir tebessüm ve buğulu gözlerinde donuk bir bakış görür.

Ruhunu teslim ettiğini anlar, ağlayarak O’nu öper, koklar ve “Resulûllah’ın (sav) narin çiçeği işte babana kavuştun. Resulûllah’a (sav) benden selam söyle!” der ve dışarı çıkar. Kapıda Hz. Ali vardır, Hz. Esma’yı üzgün görünce sorar, ne oldu?

Esma hıçkırıklar içinde: “Resûlullah’ın son çiçeği de soldu Babacığına kavuştu.” der. Hz. Ali (ra) içeri girer, odanın ortasında bir nur yumağı yatmaktadır. Hz. Ali (ra) üzgün ve yıkılmış bir şekilde eşinin yanına varır ve; “Seni ne kadar çok sevmiştim.” der ve biricik eşinin güzel gözlerini kapatır. Hz. Fatıma annemiz (ra) geride dört nur çekirdeği bırakmıştır.

Annemiz’in cenaze namazını, Hz. Abbâs veya zevci Hz. Ali’nin kıldırdığı rivayet edilmektedir. İslâm’da tabuta konarak kabre götürülen ilk kadın cenazesi, Hz. Fâtıma’nın mübarek naaşı olmuştur. O, vasiyeti üzerine gece defnedilmiştir. Medineliler vefatı ancak sabah öğrenmişlerdi. Medine ağlıyor, Medineliler çok üzgün ve hüzünlü. O’nun kabrinin Baki’ül-Gar-kad Kabristanı’nda ya da Akîl b. Ebû Tâlib’in evinin köşesinde olduğu bildirilmektedir. Hz. Abbas’ın (ra) türbesinin içinde olduğu da rivayetler arasındadır.

Sevenlerin muhabbeti, özlemi, hâli, yaşantısı, ahlâkı, hayâsı, edebi, terbiyesi ve vuslatı demek ki böyle oluyor. Rabbim bizlere de sevenlerin bu halinden bir zerre de olsa nasip eder inşaallah.
Rabbim bizleri de sevsin, sevdiklerine de sevdirsin inşaallah. (Âmin)
Okuduysanız Beğenip Paylaşalım bu Güzel kıssayı herkes okusun

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ