Haberi, Makalesi,Konuları, Güncel Haber, Güncel Blog

Çocuğunuzun biyolojik ritmine saygı duyuyor musunuz?

Çocuğunuzun biyolojik ritmine saygı duyuyor musunuz?

Çocuğu birinci sınıfa başlamış bir anne-baba ç-aresizlik içinde yanıma gelmişti. Ç-aresizliklerinin sebebi; 19 kişilik sınıfta 18 kişi okuma yazmayı öğrenmiş, bir tek kendi kızları kalmış okumaya geçemeyen. Ç-almadıkları kapı kalmamış, kimi “Disleksi var galiba çocuğunuzda” demiş. Kimi “Beyindeki kimyasal denge bozukluğundan” bahsetmiş. Bütün bunlarla yetinmeyen anne, gittiği yerlerden birinde “Kızınıza k-ötü c*nler m-usallat olmuş” diye duyunca film kopmuş… Kocaman değil, henüz 6 yaşında bir kız çocuğunun okul h-ayatında başına gelenlerden bahsediyorum…

Göz ucu ile şöyle bir baktım; utangaçtı… Bilirim ki kız çocukları bu yaşta böylesi utangaç olurlardı, s-orun yoktu benim için. Adını s-ormak istedim, annesinin arkasına saklandı. Babası kolundan tutup s-aklandığı yerden çıkartırken “Amca adını s-oruyor, söylesene adını hadi…” demesi çocuğun içinde bulunduğu durumu özetlemeye yetti. “Üzgünüm çocuklar sizler adına” demek geldi içimden, söyleyemedim… “Siz dışarıda bekleyin isterseniz?” diye anne-babayı dışarıya davet ettim. Çocuk öylece kalakaldı oturduğu koltukta… K-aygılı idi. Başına ne geleceğini bilememenin, ama kendinden büyük birisine de i-taat etmesi gerektiğinin ç-elişkisi okunuyordu vücut dilinden. Kendimi tanıttım. Güzel resim yapabildiğimden bahsettim. İsterse birlikte resim yapabileceğimizi söyledim. “Hı hı” diye başını salladı ü-rkekçe… Diz ç-ökerek oturduk yere, sehpanın üzerine koyduğum kâğıda boya kalemleri ile ev yapmaya başladık…

Ben, yazı da yazabildiğimi söyledim. Çocuk, “Ben de yazıyorum ama biraz yavaş” dedi. “Olsun” dedim, “Ben de önceden yavaş yazıyordum. Hem yavaş yazınca bazen daha güzel oluyor” deyince gözlerime baktı, rahatladı. Sonra kaşlarını çatıp “Ama öğretmenim dedi ki hızlı yazmalıymışım. Hem ödevimi yavaş yapınca annem k-ızıyor.” derken,

ülkemiz çocuklarının eğitim d-ramını anlatıyordu aslında… İkimiz de önümüze yeni bir kâğıt aldık… Oturduğumuz yerde, benim söylediğim harfleri birlikte yazmaya başladık. Küçücük parmakları ile nasıl da samimi ç-abalıyordu, içim burkuldu… Üç-beş harfi yazdıktan sonra “Ben yazı da okuyabiliyorum” dedim.

Çocuk beni duymazdan geldi. Kalemle çizgi çizmeye devam etti. İncinmişliği vardı belli ki… “Hatta ben, bu harfin hangi harf olduğunu bilebilirim” deyince başını kaldırdı, “Ben de bilirim, o A” dedi. Cesaret kazanmıştı. Çünkü kendini z-orlamayan, ona uyum sağlayan bir yetişkin vardı yanında. “Peki, bu hangi harf?” diye s-ordum, onu da bildi, diğerini de… “Hadi bu harfleri yan yana okuyalım dedim”, yavaş yavaş da olsa okudu. “Ne güzel okuyorsun” dedim.

Çocuk: “Ama annem sıkılıyor ben okurken. Babama diyor ki gel şu çocuğu sen okut, yoksa ben çıldıracağım.” Dakikalarca gözlemledim, ne “disleksi” idi p-roblemin adı, ne de “c*n çarpması”. Aklı başında, narin bir kız çocuğu ve ona hitap edemeyen yetişkinlerin ç-atışması vardı ortada; “beklenti çatışması”… Çocuk, kendi biyolojik ritmi ile “edinerek öğrenmeye” ç-abalarken, anne-babanın bu hızı yavaş bulup hızlandırma gayreti, çocuğu sersemleştirmişti. Çocuğu dışarı alıp anne-babayı yeniden davet ettim. D-ikkat ettim ki anne babanın da biyolojik ritmi oldukça bozuk. Baba beni dinler iken ayaklarını sallayıp duruyor, anne konuşurken hızlı hızlı ve yutarak konuşuyordu… Hâlbuki edinerek öğrenmenin en temel ilkesi; eğiticinin “sekine” halinde bir biyolojik ritme sahip olmasıdır.

“Aktif bir pasiflik”, eğiticinin en üstün özelliğidir. Konuşurken, inci tanesi gibi kelimeleri tek tek çıkarmak… Yürürken, yavaş ve sükunet içinde yürümek… Göz göze gelindiğinde, gözlerle çocuğun gözlerine dokunacak kadar sakin bakmak, edinerek öğrenmenin olmazsa olmaz prensipleridir. Kalıcı öğrenmenin önündeki en büyük engel; çocuğu hızlandırmaktır; “Hadi, hadi… Çabuk, çabuk… Herkes yaptı bir sen kaldın” gibi baskılar çocuğu p-sikolojik olarak gerdiği gibi, bilginin içselleşmesinin önünü de kapatır. Çocuğa iyilik yapmak isteyen eğiticiler, onun biyolojik ritmine saygı duymalı. Belki kendilerinin bozulmuş olan biyolojik ritimlerini de “sekine” haline çevirerek çocuğun karşısına çıkmalıdır. Bu bir lüks değil, çocuk hakkıdır. Adem Güneş

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ