GEMİ
Gemi batar, adam evine gider ve kız çocuğunu tek başına yetiştirir. Yıllar sonra çocuk v-efat eden babasının günlüğünü bulur. Meğerse, çift gemi seyahatine çıktıklarında kadına *lü-mcül h-astalık teşhisi konmuş. O kritik anda, baba *lm-ek üzere olan eşi yerine kendisini bota atmış. Baba günlüğünde, “Denizin dibine birlikte batmayı o kadar isterdim ki… Ama çocuğumuz için, tek başına denize batmanı izlemek mecburiyetinde kaldım.” yazmış. Hikaye biter ve sınıf sus pus olur. Öğretmen, çocukların hikayeden gerekli olan dersi çıkardıklarını düşünür. İyiyle kötüyü ayırmanın, aralarındaki ince çizginin ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu anladıklarını düşünür. Bu sebeple, olaylara yüzeysel olarak bakmamalı ve ön yargılarda bulunmamalıyız. Hesap geldiğinde hesabı ödeyen bir arkadaş, mecburi hissettiği için değil arkadaşlığa paradan daha çok önem vermiş olduğu için bunu yapar.
İş hayatında devamlı insiyatif alanlar bunu aptal oldukları için değil sorumluluğun ne demek olduğunu bildiklerinden yaparlar. Tartışma sonrasında ilk özür dileyen kişi bunu suçlu olduğu için değil etrafındakilere değer vermiş olduğu için yapar. Size devamlı mesaj atan birisi, yapacak diğer bir şeyi olmadığından değil, size önem vermiş olduğundan bunu yapar. Bir gün hepimiz sevdiklerimizden bir biçimde ayrılacağız. Sohbetlerimizi ve birlikte kurduğumuz hayalleri özleyeceğiz. Bir gün çocuklarımız eskilerden bir fotoğraf görecek ve “Bunlar kim?” diye soracaklar. İçimiz kan ağlayarak “Bunlar, hayatımın en güzel günlerini geçirdiğim insanlar.” diye cevap vereceğiz. Büyük ibret veren bu önemli ve duygu yüklü hikayeyi arkadaşlarınız ve aileniz ile paylaşmayı ihmal etmeyin.